Batıanadolu

Tüketen Eğitimden Üreten Eğitime Geçişte Mesleki Teknik Eğitimin Önemi

Tüketici eğitimden üretici eğitime geçmek amacıyla cumhuriyet döneminde 1940’ ta kurulan ve sadece 8 yılda 21 adet köy enstitüsü ile on binlerce öğretmen, eğitmen ve meslek erbabı yetiştirilmiştir.

Bugün yeniden köy enstitüleri kurmak mümkün değildir. Çünkü MEB bünyesinde ve özel sektörde yeteri kadar okul, YÖK bünyesinde yeteri kadar üniversite mevcuttur. Peki cumhuriyetimizin ilk yıllarında, kalkınmamızda bu kadar önemli olan köy enstitülerinin günümüzde bir karşılığı var mı? Elbette var ama bugüne kadar yeterince önemsenmedi; ya da Batı tipi eğitim sisteminde emperyal güçler tarafından engellendi. Çünkü Türkiye’nin tüketim ekonomisinde kalması isteniyordu. Batı, sahip olduğu gelişmiş teknolojilerle zaten üretiyordu. Bizim gibi az gelişmiş ülkelere mal satarak hem kazanıyorlar hem de bu ülkeleri borçlandırıyorlardı.

Artık Türkiye uyandı. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki üretim ekonomisine yeniden döndü. Çin ve Japonya gibi uzak doğu ülkeleri tarafından yıllarca başarıyla uygulanan üretim ekonomisi sistemine Türkiye de dahil oldu. Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında köy enstitüleriyle Türk insanının emeği ve müteşebbis ruhu ile başlayan üretim odaklı yerli ve milli kalkınma döneminden sonra cumhuriyetin yeni yüz yılında başlayan 2. kalkınma dönemimizde köy enstitülerinin yerini meslek liseleri almıştır.

Yeniden tüketim ekonomisinden üretim ekonomisine dönütün, yerli ve milli üretim hamlesinin mimarları mesleki teknik liseler olacaktır.

Yıllardır kesintisiz 12 yıllık eğitim sistemiyle meslek liselerinin önüne engeller konmuş ve gençlerimizin tek çıkar yolu üniversiteye gitmek olmuştu. Meslek sahibi olmak için mutlaka üniversite bitirmek gerekiyordu. Üniversite sınavlarını kazanmak için çocuklarımız yarış atına dönüştürüldü. Var olan yetenekleri köreldi, gelişemedi. Üniversiteyi kazanamayanlar mesleksiz kaldı; psikolojik ve ahlaki çöküntüye uğradı. Üniversiteyi bitirenler de işsiz kaldı. Çünkü mesleki eğitimin bin yıllık geleneğimiz olan ahilik sistemi ile 12-18 yaş arasında başlaması gerekiyordu. Çıraklık, kalfalık ve ustalık eğitimleri göz ardı edildi. Varsa yoksa üniversite anlayışıyla üretime dayalı eğitim sisteminden uzaklaşıldı.

21.yüzyıla Türkler damga vuracaksa üretim ekonomisine dönülmesi ve BASEK gibi mesleki teknik liselerin öneminin kavranması gerekmektedir.

MEB ve devlet eliyle mesleki teknik eğitim liseleri daha çok desteklenmeli; daha da önemlisi halkımızın, velilerimizin ve çocuklarımızın mesleki eğitime gönül vermesi gerekir. Gençlerimiz ülkemizin geleceğinde aktif rol almak istiyorlarsa 12 -18 yaş arasında mutlaka mesleki eğitime başlamaları; AHİLİK sistemimiz gereği çıraklık, kalfalık eğitimden geçmeleri gerekmektedir. Batı’nın gelişmiş ülkeleri bizim önemsemediğimiz mesleki teknik eğitimi ve Terk ettiğimiz AHİLİK sistemini modern eğitim sistemlerine uyarlayarak başarılı olmuşlardır.

Hayat mekanik değil, organiktir. Eğitimin de organik olması gerekir. Üretimden ve dolayısıyla istihdamdan uzak bir eğitim, günümüz dünyasının bu rekabetçi düzenine ayak uyduramaz. Özellikle bizim gibi iklimi uygun, üç tarafı denizlerle çevrili, suyu bol, toprağı verimli ve genç bir insan gücüne sahip bir ülkenin gençlerini, denizcilik ‘ten Havacılık’a; tarımdan, hayvancılığa, Elektronik’ten Bilişim’e; Sağlık’tan biyomedikale, Otomotiv’den raylı sistemlere; radyo-televizyondan sosyal Medya’ya tüm mesleki alanlarda yetiştirmek yeni yüzyılımızın şiarı olmalıdır.

Sonuç olarak mesleki teknik liseler kalkınmanın en önemli halkasıdır ve asla ihmal edilmemelidir.

 

Op. Dr. Özer GÜRBÜZ

BASEK Batı Anadolu Okulları

Yönetim Kurulu Başkanı